GÖLYAZI
GÖLYAZI
Bir çok
defalar İzmir’den – Bursa’ya doğru karayoluna da ilerlerken Uluabat gölünün
kıyında ki yerleşim yerlerini görüp ilgiyle izliyordum ve levasını gördüğüm
Gölyazı’yı merak ettim, hakkında araştırma yaptığım yerleşimi ve konumu çok
hoşuma gittiği için bir Bursa seyahatim sırasında girip ziyaret etmeyi düşündüm,
en sonunda bu ziyareti gerçekleştirdim ve hayran kaldım, uzaktan görünüşü ayrı
bir güzellikleri gördüm.
İlk
ziyaretim sırasında köyün girişinde bulunan sizi karşılayan tak, daha sonra ki
ziyaretlerimde yıkılmış olduğunu gördüm.
Yaptığım bu ilk ziyaretim
sırasında oradaki insanlarla konuştuğumda, yarım saat kadar önce buraya gelmiş
olsaydım adaya geçiş olan köprünün
ilginç balık ağlarını ve rüzgar gülü,
Ayrıca bu aydınlatma direkleri üzerindeki misafirler (Leylek) ise
görülmeye değerdi,
hele balıkçıların ayaküstü kızartıp yedikleri göl balığı ise
nefisti, tadı halen damağımda.
Burada Rumlardan kaldığı bilinen Aziz
Pandelemion Kilisesi Nilüfer belediyesi tarafından restore edildi ve Fener Rum
Patrikhanesi Bursa Metropoliti Prof. Dr. Lambriniadis'in daveti üzerine
Bursa'ya gelen yaklaşık 200 Yunanlı ile ibadete açıldı.
Gezi meraklılarının ve Büyükşehir gürültülerinden uzakta
rahatça dolaşabileceğiniz ve size güzel manzaralar sunan bu beldeyi gezmenizi
tavsiye ederim.
Gölyazı, Bursa-İzmir
karayolunda Uluabat gölü (Apollont gölü) kıyısında küçük
bir yarımadada kurulmuştur. Tarihi Roma dönemine kadar gider. Roma döneminden
kalanları evlerin temel taşlarında görmek mümkündür. Tarihi ve coğrafi orijinal
özellikler taşır. Apollon Krallığı'nın merkezi
olarak bilinir. Köyün başlıca geçim kaynağı günümüzde balıkçılık ve zeytinciliktir.
Ayrıca her sene düzenlenen Leylek Şenliği vardır. Döneminde bir süre Adramytteion
(Edremit) 'na, bir süre de Kizikos (Edincik) 'a bağlı kalmıştır.
İmparator Hadrianus
(M.S. 117-138) 'un Bitinya gezisi sırasında kente uğradığı, kentin kapısındaki
adına konulmuş onur yazısından anlaşılmaktadır. Bizans
Dönemi'nde Apollania ad Rhyndacum, önce Bitinya Piskoposluğu'na bağlı kalmış,
daha sonra Nicomedia
ve kısa bir süre de Kios piskoposluklarına bağlanmıştır.
Osmanlılar 1302 yılında Baleum (Koyunhisar) Savaşı'ndan sonra, bu kaleye
sığınan Kite Tekfuru'nu kovalayarak ilk kez Apollania önlerine gelmişler; ancak
bu kuşatma sırasında kaçak tekfurun teslim edilmesi dolayısıyla anlaşmaya
vararak geri çekilmişler, yalnızca Alyos adasını ele geçirmekle yetinmişlerdir.
Bu adanın ele geçirilmesiyle, esasen Apollania ad Rhyndacum'un gölün çıkış
kapısındaki berkitilmiş Lopadion kalesiyle ilişiği kesilmiş bulunuyordu.
Antik kentle ilgili arkeolojik bilgiler şöyle sıralanabilir: Kalıntılar,
karayolunun 3.7 kilometre güneyinden itibaren başlamaktadır. Antik yollar, halk
arasında "Delik Taş" adıyla tanınan yerde yüzeyde görülmektedir.
Birbirine paralel olarak uzanan iki yoldan batıdaki 1.7 metre genişliğindedir.
Çok kullanılmış olduğu, tekerlek ve atların geçmiş olduğu yerlerdeki izlerden
anlaşılmaktadır. Yolların uzantıları Nekrapol içlerine doğrudur. Doğal
kayalardan kesilmiş lahit tekneleri ve kapakların yaygın olarak görüldüğü
Nekrapol Alanı'nda, antik yolların kenarında, 8.5 x 8.5 metre boyutlarında
yüksek anıt mezarları bulunmakta idi. Aynı tip mezarlara göl kıyısında da
rastlanmaktadır. Dış kaleye
halk arasında "Taş Kapı" denilmektedir. Yarımadanın en dar yerini
denetim altında bulunmak için yapılmıştır. Surda 8.5 x 8.5 metre boyutlarında
kare prizma bir burç yükselmektedir. Bu burcun yapımında, kentteki açık hava
tiyatrosunun taşları kullanılmıştır. Surun duvar kalınlığı bazı yerlerde 5
metreyi bulmaktadır.
Ağlayan
Çınar Tarihi Apollania Ad Rhyndacum M.Ö. I. yüzyıldan itibaren bilinmektedir.
Roma Döneminde bir süre Adramittion (Edremit) 'na, bir süre de Kyzikos
(Edincik) 'a bağlı kalmıştır. İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) 'un Bithynia
gezisi sırasında kente uğradığı, kentin kapısındaki adına konulmuş onur
yazısından anlaşılmaktadır.
Bizans Dönemi'nde Apollania Ad Rhyndacum, önce Bithynia Piskoposluğu'na bağlı kalmış, daha sonra Nicamedia ve kısa bir süre de Kios piskoposluklarına bağlanmıştır.
Osmanlılar 1302 yılında Baleum (Koyunhisar) Savaşı'ndan sonra, bu kaleye sığınan Kite Tekturu'nu kovalayarak ilk kez Apollania önlerine gelmişler; ancak bu kuşatma sırasında kaçak tekturun teslim edilmesi dolayısıyla anlaşmaya vararak geri çekilmişler, yalnızca Alyos adasını ele geçirmekle yetinmişlerdir. Bu adanın ele geçirilmesiyle, esasen Apollania Ad Rhyndacum'un gölün çıkış kapısındaki berkitilmiş Lopadion kalesiyle ilişiği kesilmiş bulunuyordu.
Kalıntılar, karayolunun 3.7 kilometre güneyinden itibaren başlamaktadır. Antik yollar, halk arasında "Delik Taş" adıyla tanınan yerde yüzeyde görülmektedir. Birbirine paralel olarak uzanan iki yoldan batıdaki 1.7 metre genişliğindedir. Çok kullanılmış olduğu, tekerlek ve atların geçmiş olduğu yerlerdeki izlerden anlaşılmaktadır. Yolların uzantıları Nekrapol içlerine doğrudur.
İç kale, beton bir köprü ile karaya bağlanarak yarımadaya dönüştürülen adayı çevirmektedir. Sur uzunluğu 4.5 kilometre dolayındadır.
Gerek görülen yerlerde burçlar yükseltilmiştir. Adanın kuzey doğusundaki burç günümüze değin sağlam kalmıştır. Bu burç, Roma mimarileriyle örülmüş, bu malzemeler arasına Hadrianus (M.S. 117-138) için düzenlenmiş bir onur yazıtı konulmuştur. Bunların arasına 15 kesik öküz başı kabartması birbirine griantlarla bağlanmıştır.Bu burca bağlanan duvarlarda çok miktarda sütun artıkları kullanılmıştır. Hamamönü adlı yerde yoğunlaşan surlar, ev temelleri olarak devam eder. Bunların yapımında adak ve mezar stellerinin kullanılmış olduğu görülmektedir
Bizans Dönemi'nde Apollania Ad Rhyndacum, önce Bithynia Piskoposluğu'na bağlı kalmış, daha sonra Nicamedia ve kısa bir süre de Kios piskoposluklarına bağlanmıştır.
Osmanlılar 1302 yılında Baleum (Koyunhisar) Savaşı'ndan sonra, bu kaleye sığınan Kite Tekturu'nu kovalayarak ilk kez Apollania önlerine gelmişler; ancak bu kuşatma sırasında kaçak tekturun teslim edilmesi dolayısıyla anlaşmaya vararak geri çekilmişler, yalnızca Alyos adasını ele geçirmekle yetinmişlerdir. Bu adanın ele geçirilmesiyle, esasen Apollania Ad Rhyndacum'un gölün çıkış kapısındaki berkitilmiş Lopadion kalesiyle ilişiği kesilmiş bulunuyordu.
Kalıntılar, karayolunun 3.7 kilometre güneyinden itibaren başlamaktadır. Antik yollar, halk arasında "Delik Taş" adıyla tanınan yerde yüzeyde görülmektedir. Birbirine paralel olarak uzanan iki yoldan batıdaki 1.7 metre genişliğindedir. Çok kullanılmış olduğu, tekerlek ve atların geçmiş olduğu yerlerdeki izlerden anlaşılmaktadır. Yolların uzantıları Nekrapol içlerine doğrudur.
İç kale, beton bir köprü ile karaya bağlanarak yarımadaya dönüştürülen adayı çevirmektedir. Sur uzunluğu 4.5 kilometre dolayındadır.
Gerek görülen yerlerde burçlar yükseltilmiştir. Adanın kuzey doğusundaki burç günümüze değin sağlam kalmıştır. Bu burç, Roma mimarileriyle örülmüş, bu malzemeler arasına Hadrianus (M.S. 117-138) için düzenlenmiş bir onur yazıtı konulmuştur. Bunların arasına 15 kesik öküz başı kabartması birbirine griantlarla bağlanmıştır.Bu burca bağlanan duvarlarda çok miktarda sütun artıkları kullanılmıştır. Hamamönü adlı yerde yoğunlaşan surlar, ev temelleri olarak devam eder. Bunların yapımında adak ve mezar stellerinin kullanılmış olduğu görülmektedir
Çınar
Neden Ağlıyor Anlatılan odur
ki; şimdiki adı Gölyazı olan Apolyont şehrinde, Osmanlı döneminde Rumlar ve
Türkler birlikte yaşarmış. Bizim delikanlı Mehmet güzeller güzeli Rum kızı
Eleniye sevdalanmış. Çocukluktan beri süregelen bu aşk, Kurtuluş Savaşı
yıllarında Rum köylerinin boşaltılmasıyla birlikte bir kabusa dönüşmüş.
Mübadele ile Apolyontta bulunan Rumlar ile Selanik’te bulunan Türkler yer
değiştirmiş. Apolyonttan top yekün yola çıkan Rumlar içerisinde Mehmet'in
sevgilisi Eleni ve ailesi de varmış. Bunu öğrenen Mehmet kalabalığın içerisinde
sevdiği kızı Eleni’yi aramaya başlamış. Tam onu gördüğü sırada Eleninin büyük
ağabeyi Yorgi Mehmet'in yolunu kesip geri dönmesini ve Eleniyi unutmasını
söylemiş. "Bizler artık kardeş komşular değil, düşman iki milletiz. Bu iş
asla olmaz!" demiş. Mehmet sevdasından asla vazgeçmeyeceğini gerekirse bu
uğurda canını bile vereceğini söylemiş. Bunun üzerine sinirlenen Yorgi,
hançerini çekip defalarca Mehmet’e saplamış. Aldığı yaralarla acılar içerisinde
kıvranan Mehmet, son bir gayretle Eleniyle gizli, gizli buluştuğu ulu çınarın
oyuğuna kadar gelmiş.
Vücudundan akan kanlarla çınarın oyuğuna şunları yazmış: "Canım sevdiğim, sonsuza dek seni burada bekleyeceğim." Konvoy ilerlerken Eleninin sırdaşı, can dostu Penelopi, Yorgi ile Mehmet arasında geçen tartışmayı görmüş koşarak can dostunun yanına giderek bütün olan biteni anlatmış. Olanları öğrenen Eleni, bir fırsatını bulup konvoydan ayrılarak doğruca sevdiğine koşmuş. Ancak çınarın oyuğuna geldiğinde her zaman en mutlu anlarını geçirdiği bu ulu çınar onun kabusu olmuş. Biricik sevdiği kanlar içerisinde oracıkta boylu boyuna yatıyormuş. Sevdiğinin başını kollarına almış, son kez gözlerine bakmış, hıçkırıklar içerisinde ağlayarak "Merak etme bir tanem, az sonra kavuşacağız ve sonsuza dek bu çınarın oyuğu olacak yuvamız, bu çınar var oldukça sonsuza dek yaşayacak sevdamız..."demiş.
Daha sonra belinden çözdüğü kuşağının bir ucunu çınarın bir dalına, diğer ucunu da boynuna geçirerek oracıkta canına kıymış.
Efsane odur ki; ulu çınar bu hazin öykünün ardından kanlı gözyaşları dökmeye başlamış.
Vücudundan akan kanlarla çınarın oyuğuna şunları yazmış: "Canım sevdiğim, sonsuza dek seni burada bekleyeceğim." Konvoy ilerlerken Eleninin sırdaşı, can dostu Penelopi, Yorgi ile Mehmet arasında geçen tartışmayı görmüş koşarak can dostunun yanına giderek bütün olan biteni anlatmış. Olanları öğrenen Eleni, bir fırsatını bulup konvoydan ayrılarak doğruca sevdiğine koşmuş. Ancak çınarın oyuğuna geldiğinde her zaman en mutlu anlarını geçirdiği bu ulu çınar onun kabusu olmuş. Biricik sevdiği kanlar içerisinde oracıkta boylu boyuna yatıyormuş. Sevdiğinin başını kollarına almış, son kez gözlerine bakmış, hıçkırıklar içerisinde ağlayarak "Merak etme bir tanem, az sonra kavuşacağız ve sonsuza dek bu çınarın oyuğu olacak yuvamız, bu çınar var oldukça sonsuza dek yaşayacak sevdamız..."demiş.
Daha sonra belinden çözdüğü kuşağının bir ucunu çınarın bir dalına, diğer ucunu da boynuna geçirerek oracıkta canına kıymış.
Efsane odur ki; ulu çınar bu hazin öykünün ardından kanlı gözyaşları dökmeye başlamış.
Not. Bu bilgilendirici yazılar
aşağıdaki sitelerden alınmıştır.
tr.wikipedia.org www.aglayancinar.com
Gölyazı
A lot of times Izmir - Bursa highway towards the advancing settlements Uluabat Lake kıyında see that I've been watching with interest, and I wondered if leva Gölyazı see, I did research on the layout and the location is very like the thought of going to a Bursa to visit during my travels in and the end, I conducted the visit and admire, I saw the beauty of a separate remote view. Put that welcomes you at the entrance to the village during my first visit, and then I saw that my visits were destroyed. I spoke to the people there that I did during my first visit, a half-hour before the surging waters of the lake have come here if I was under the bridge to the island could see that the transition told myself, I'm mad because it had the possibility to enter before during my journey, but I'll return here in order not to lose more time, saying Bursa I went and it was lovely natural event, or missed, according to it four or five times more to know I have visited this beautiful town, go and did not see the incident, but no one ever said to me. However, the fact that the trees in the waters, interesting fishing nets, crying Cinar and outdated, was a very nice houses, as well as among the houses, and almost immediately we have here the emergence of ubiquitous power cables did not lower amazed us. In addition, guests of lighting columns (Stork) is worth seeing, especially the fishermen sitting down to eat fried fish in the lake is gorgeous, the taste still lingers. Here, we know that the Greeks were restored by the Municipality of Saint Pandelemion and the Fener Greek Orthodox Patriarchate Church, Nilufer Bursa Metropolitan Prof. Dr. With about 200 Greeks who came to Bursa at the invitation of Lambriniadis'in was opened for worship. Travel enthusiasts can easily navigate away from the noise and the Metropolitan and I highly recommend you to get around this town with a beautiful view.
Gölyazı
Много раз Измир - Бурса шоссе в направлении продвижения поселений Uluabat озера kıyında видите, что я наблюдал с интересом, и я подумал, что лев Gölyazı видите, я провел исследование на оформление и расположение очень нравится мысль поехать в Бурсе, чтобы посетить во время моих путешествий в и В конце, я провел посетить и полюбоваться, я увидел красоту отдельного удаленного просмотра. Положим, что приветствует вас на въезде в деревню во время моего первого визита, и тогда я увидел, что мои визиты были уничтожены. Я говорил с людьми там, что я сделал во время моего первого визита, за полчаса до Бушующие воды озера пришли сюда, если бы я был под мост на остров мог видеть, что переход сказала себе, что я сумасшедший, потому что имел возможность вводить до, во время моего путешествия, но я вернусь сюда, чтобы не терять больше времени, говоря Bursa Я пошел и это было прекрасно естественное событие, или пропустили, в соответствии с ней четыре или пять раз больше, чтобы знать Я посетил этот прекрасный город, идите и не видел инцидента, но никто никогда не говорил со мной. Однако тот факт, что деревья в воде, интересные рыболовные сети, плача Cinar и устаревшим, был очень хороший дом, а также среди домов, и почти сразу же мы имеем здесь появление повсеместно силовые кабели не снизить поразили нас. Кроме того, гости опоры освещения (Stork) стоит посмотреть, особенно рыбаки сидят, чтобы поесть жареной рыбы в озере великолепно, на вкус все еще задерживается. Вот, мы знаем, что греки были восстановлены муниципалитет Санкт-Pandelemion и Фенер Греческой Православной Церкви патриархата, митрополит Nilufer Бурса профессор Д-р С около 200 греков, которые приехали в Бурсе по приглашению Lambriniadis'in был открыт для богослужений. Путешествие энтузиасты могут легко перемещаться вдали от шума и митрополит, и я настоятельно рекомендую вам, чтобы обойти этот город с красивым видом.
Gölyazı
Eine Menge Zeit Izmir - Bursa Autobahn Richtung den vorrückenden Siedlungen sehen Uluabat See kıyında, dass ich mit Interesse beobachtet, und ich fragte mich, ob leva Gölyazı sehen, habe ich Forschung auf die Gestaltung und die Lage ist sehr wie der Gedanke des Gehens zu einem Bursa während meiner Reisen in zu besuchen und das Ende, ich den Besuch und bewundern durchgeführt, sah ich die Schönheit eines separaten Remote-Ansicht. Legen Sie, dass Sie begrüßt am Eingang des Dorfes bei meinem ersten Besuch, und dann sah ich, dass meine Besuche zerstört wurden. Ich sprach mit den Leuten dort, dass ich bei meinem ersten Besuch, eine halbe Stunde bevor die wogenden Wasser des Sees hier, wenn ich unter der Brücke auf der Insel war, konnte sehen, dass der Übergang mir gesagt gekommen, ich bin verrückt, weil es die Möglichkeit, vor, während meiner Reise geben musste, aber ich werde wieder hier, um nicht mehr Zeit zu verlieren, sagen Bursa Ich ging und es war herrlich natürliches Ereignis, oder verpasst haben, nach ihm vier oder fünf Mal mehr zu wissen, dass ich diese schöne Stadt besucht, gehen und nicht sehen den Vorfall, aber niemand zu mir gesagt. Allerdings hat die Tatsache, dass die Bäume in den Gewässern, interessante Fischernetze, weinen Cinar und veraltet, eine sehr schöne Häuser war, als auch zwischen den Häusern, und fast sofort haben wir hier die Entstehung des Ubiquitous Stromkabel nicht senken erstaunt uns. Zudem können die Gäste der Lichtmasten (Stork) sehenswert, vor allem die Fischer sitzen zu gebratenem Fisch im See essen ist wunderschön, der Geschmack noch verweilt. Hier wissen wir, dass die Griechen von der Gemeinde von Saint Pandelemion und Fener Griechisch-Orthodoxen Patriarchats Kirche Nilufer Bursa Metropolitan Prof. wurden restauriert Dr. Mit rund 200 Griechen, die nach Bursa auf Einladung des Lambriniadis'in kam, war für den Gottesdienst geöffnet. Reise-Enthusiasten können leicht navigieren weg vom Lärm und der Metropolitan, und ich empfehle Ihnen, in dieser Stadt mit einem wunderschönen Blick zu bekommen.
Comments
Post a Comment