Posts

Showing posts from June, 2012

APHRODİSİAS II.

Image
ARHRODİSİAS II. Aphrodisias Stadyumu:   Kentin en iyi korunmuş ve en görkemli yapıtı olmakla birlikte Ege bölgesindeki eski stadyumlardan en iyi korunanıdır. Kentin kuzeyinde yer alan stadyum, dünyanın en önemli antik yapılarından birisidir.  Şehrin kuzeyinde olan stadyum 262 metre uzunluk, 50 metre genişlik ve 30.000 izleyici alabilecek oturma sıralarına sahip. Elips plan tüm seyircilerin oyunları rahat izlenmesini sağlıyor.  Bu müsabakalar, Asya Minor'unda, Yunanistan'daki Olimpik ve Pythian oyunlarının bir modeli halindedir ve Aphrodisias'ta bu oyunlar, Olimpik değil de Pythian olarak kabul edilirmiş. Stadyuma doğu ve batıda yer alan iki tonozlu galeriden giriliyordu. İ.S. 7. yüzyılda tiyatroda ciddi hasarlara yol açan depremden sonra, stadyumun doğusundaki yarım yuvarlak kısmı, duvarlarla yuvarlak bir hale getirilmiş ve arena olarak kullanılmıştır.  Oturma sıraları kendi devrinde dükkan ve depo olarak kullanılmış olan, eğik tonozlar üzerine yapılmıştır.  S

APHRODİSİAS I.

Image
APHRODİSİAS     Ek müze yapım işi için gittiğimizde, Aphrodisias tarihi alanını görme fırsatı buldum ve burasının Efes’ten daha büyük bir tarihi alan olduğunu düşündüm. Yaptığımız ek bina inşaatı sırasında öğrendiklerimizden burasının M.Ö 3000 yılında kurulduğu ve bir zamanlar Lidya devletinin başkenti olmuş. Burasını kendi başınıza gezmek güzelde hiçbir bilgi olmadan dolaşırsanız öyle etrafa aval, aval bakarsınız, (Benim ilk defa yaptığım gibi) daha sonra orada yapmakta olduğumuz ek bina sayesinde, orada ki kazı görevlilerinden bazıları ile beraber çalıştık (Çünkü yapılan ek bina, eski eserlerin üzerine onlara zarar vermeden yapılacağı için onların kontrolünde yapıldığından)                                                                                                                         Ek Müze Binası inşaatı. Bu çalışmalar oradaki arkeologların kontrolü altında, onların istekleri doğrultusunda ve belirtilen zamanda onbeş gün kadar önce bitirip t

KAPUTAŞ

Image
K A P U T A Ş 2005 Yılında Kaş’a Tatil için giderken önünden geçtiğim bu güzel yerde aklım kaldı, daha sonra dönüp geldim ve denizde ki renk cümbüşünü hayranlıkla izledim. İzledikçe derinlerine doğru çekiyordu insanı, içine girip kaybolmamak elde değildi, sahiline inmek için merdivenleri inmeye başladım lakin yarı yol gelmemiştim ki ağzım dilim kurudu, bu kadar çok merdiven olur mu, nasıl inecek insanlar bu merdivenleri desem de indim (99 basamak vardı, saydım)  (Merdiven saymak gibi bir huyum vardır. ) Ama aşağıya inip te “Beyaz’dan Turkuaz’a” doğru değişen denizi görünce sanki o basamakları ben inmemiş gibiydim ve sanki ilk defa denize girecek bir acemi kadar da heyecanlıydım.  Buna rağmen sahilde oturup bu güzelliği seyretmeye daldım. Seyrettikçe seyretmek geliyor içimden ve sonun da onun insanı kendisine doğru çağırışlarına dayanamayıp, yerimden doğrulup yavaş, yavaş ona doğru ilerlerken onun sevinç çığlıkları attığını duyar gibi oluyordum, sonun